21 Eylül 2017 Perşembe

Doğal Cilt Bakımı Ürünleri Neler İçermeli?

… Zamanında biz ufacıkken annelerimizin yaptığı tek doğal kür, çoban salatası yapımından sonra çöpe atılmadan evvel yanaklara ve alına yapıştırılan salatalık kabuklarından ibaretti…

Cildimiz, vücudumuzdaki en büyük organımız. Bedenimizin tüm iç dünyasını örten, organları dış etkilerden, güneş ışınlarından, hava kirliliğinden, darbelerden koruyan ve dolayısıyla da hayatta kalabilmemizi sağlayan en önemli parçamız.
cilt bakım seti
Cildi, sadece bir kozmetik parçamız olarak görmek büyük bir yanılgıdır aslında. Derimizde oluşacak rahatsızlıklar, çetin doğa koşullarında bizi koruyan kamp çadırımızın yıpranması kadar olumsuz etkiler yaratır. Peki, bu kadar önemli bir organı nasıl daha sağlıklı yapabilir, nasıl koruyabiliriz?
Günlük hayatımızda giydiğimiz kıyafetlerle aslında cildin bedenimizdeki kısmını koruyabiliyoruz. Ancak, yüz ve boyun bölgemiz her gün dış etkilere maruz kalıyor. En fazla ürün çeşidinin kozmetik ve dermatolojik alanlarda bulunuyor olması da bu nedenledir.
Hepimizin evinde devamlı olarak kullandığı bir takım kremler, serumlar, maskeler ve temizleme ürünleri vardır. Peki ama, bu ürünlerin içerikleri ne derece sağlıklı? Ne kadar doğal? Yapılandırma ve onarma etkilerinin yanında olumsuz etkiler yaratacak maddeler de içeriyorlar mı? İşte tüm mesele bu.
Bağımsız araştırmalar ve laboratuar çalışmaları sonucunda, cildi olması gereken en sağlıklı duruma getirebilmede en etkili doğal bitkiler yıllar geçtikçe bir bir keşfediliyor, kullanılıyor ve doğal ürünlerin önemi daha çok anlaşılıyor. İçeriğinde neredeyse tamamen sentetik üretim ve kimyasal bileşenler bulunan pek çok ucuz raf ürünü de hala ayakta elbette. Fakat, tüketici bilinci arttıkça, hem ürünlerde arka etiketler ve içindekiler kısımları daha çok incelenir hale geldi, hem doğal ve organik ürünlerinin kıymeti anlaşıldı. Hatta, artık hayvanlar üzerinde test edilmiş ürünlerin üretilmesine, kullanılmasına ve satılmasına karşı kitlesel toplum hareketleri oluşmaya başladı.
Bizim artık etiketlerde görmek istemediğimiz bazı kimyasallar var. Paraben, Petroleum, Sülfat ve Sülfitler, Phtalatlar, Triclosan, Gluten, Mineral yağlar, Sentetik renklendiriciler ve parfümler bu listenin üst sıralarında yer alıyor. Peki, bu konuda artık çoğumuz bilinçliyiz. Bu harika! İyi de, her gün bir uzman çıkıyor ve şu bitki özü cilde faydalı, bu çiçeğin yağı sivilceyi geçiriyor, şu meyveler yaşlanmayı geciktiriyor gibi çeşit çeşit açıklamalar yapıyor. ‘’Yahu, biz hepsini uygulamaya kalksak, ev manava, aktara döner.’’ dediğinizi duyar gibiyim. Evet, çok da haklısınız. Zira, zamanında biz ufacıkken annelerimizin yaptığı tek doğal kür, çoban salatası yapımından sonra çöpe atılmadan evvel yanaklara ve alına yapıştırılan salatalık kabuklarından ibaretti. Peki, sonra ne oldu da milyonlarca bitki, meyve, sebze sanki ilk kez filiz vermişçesine keşfedildi, uygulandı ve işlenmeye, paketlemeye ve evlerimize girmeye başladı?
Yıllar geçtikçe, sanayileşme arttıkça, insan nüfusu çoğaldıkça, trafik, hava kirliliği, zehirli atıklar, zirai ilaçlar ve sayamayacağım kadar çok kötü şey hızla arttı ve toprak artık saflığını, anaçlığını yitirdi. Dünya Sağlık Örgütü’nün yaptığı bir açıklamada, yediklerimizin besin değerlerindeki acı kayıplar aşağıdaki tabloda gözler önüne serildi…

Besin olarak vücudumuza aldığımız bu ürünlerden kanımıza ne fayda sağlıyoruz ki, bir de cilt için fayda sağlayalım, değil mi? Kısacası, artık posa tüketiyoruz diyebiliriz.
 Fakat, bazı özel coğrafyalarda yetişen bir takım vahşi meyveler, sebzeler var. Buzul ikliminde hayatta kalmayı başaran, insanların henüz kirletemediği tropik topraklarda yaşamlarını bozulmadan sürdürebilen o nadide doğal armağanları sizler için inceleyip derledim.


18.yy da aşılama ile ilk kez İsviçre’de üretilen bu ekşi ve özel elma tamamen organik olmasına karşın aylarca çürümeden, bozulmadan, pörsümeden saklanabiliyor. Pürüzsüz ve parlak bir kabuğa sahip. Son yıllarda bilim insanlarının yaptıkları klinik çalışmalar, İsviçre elmasının kök hücrelerinden faydalanarak, doğal anti aging, yani yaşlanma ve kırışıklık karşıtı içerikler elde etmeyi başardılar. Haberlere göre, bu kök hücre ile üretilen doğal cilt kremlerinin en kıdemli müşterilerinden birisi de, ABD eski başkanı Obama’nın eşi Michelle hanımmış. Eeee, ne de olsa bizlerin de yıllarca televizyonlarda izlediğimiz first lady, gerçekten de yitirmediği güzelliği, parlak, sağlıklı ve gergin cildi ile gözlerimizin önünden hala gitmiyor.

VAHŞİ ALASKA YABAN MERSİNİ
Burada bir noktaya değinmek istiyorum. Yaban mersini ülkemiz dahil pek çok ülkede yetişiyor. Fakat, Alaska’da -50 derecelerde dahi binlerce yıldır yapısını bozmadan, besin değerlerini düşürmeden yaşama meydan okuyan vahşi yaban mersini, diğer türlerden çok daha yüksek antioksidan değerlerine sahip. Bu nedenle, sadece dahili olarak besin takviyelerinde değil, aynı zamanda cilt bakım ve onarım ürünlerinde ve dermatoloji alanında pek çok ilaçta da kullanılıyor.
Biz ilaçları sevmiyoruz, çünkü raf ömürleri ve kullanılan kimyasallar nedeni ile faydasından çok yan etkisi oluyor ilaçların. Ancak, konumuz doğal cilt bakımı olunca, vahşi Alaska yaban mersini kesinlikle olmazsa olmazlardan. Cildin yapılanması ve kendini onarmasında, kırışıklıkların durdurulması ve gerilemesinde, cilt hasarlarının ve pürüzlerin onarılmasında, gözenekleri sıkılaştırma ve hücreleri beslenmesinde müthiş etkili bir bileşen.

NONİ MEYVESİ (HİNT DUTU)
Bu özel meyve ile ilgili daha evvel de bir yazı yazmış ve çok daha geniş kapsamlı anlatmıştım. Dilerseniz şuracıktan ulaşabilirsiniz. Ama, bugün Noni meyvesinin cilde olan katkılarından bahsedeceğim.
Noninin en muhteşem özelliği, yaşam molekülü dediğimiz NO (Nitrit Oksit) üretimine faydaları. Yeni kök hücre teknolojisi sayesinde, noni kök hücrelerinden faydalanılarak üretilen doğal içerikli cilt ürünleri, ciltte hızlı onarım, hücre yenileme, gözenekleri sıkılaştırma, geç iyileşen yara izleri ve hatta yanık lekelerinde bile tamir edici özelliklere sahip. Noni özütü, Çin tıbbında akapunktur noktalarında masaj ile tedavilerde kullanılıyor. Ayrıca, kronik ağrılı bölgelerde, kemik hasarları, kırık ve çatlaklarda dahi lokal uygulamalar ile güçlü bir iyileşme sağladığı bilimsel olarak kanıtlanmış. Düşünsenize, kemiklere kadar etki eden bu nadide meyve, cildimize neler yapmaz ki?

MERCİMEK
Haydaaaa! Dediğinizi duyar gibiyim J Evet, evet! Doğru duydunuz, mercimek. Yani bizim kara şimşek diye bildiğimiz, hemen hemen her Türk ailesinin tenceresinde sık sık pişen mercimek. Mercimek, zengin içeriği ile cildinizin canlı, parlak ve nemli kalmasına yardımcı oluyor. B vitamini, A vitamini (betakaroten), demir ve protein yönünden oldukça zengin olan bu güzelim baklagil, aslında mükemmel bir cilt bakım ürünü. Ayrıca yüksek oranda folik asit de içeriyor. Bilirsiniz, hamilelik dönemlerinde artık doktorların muhakkak önerdiği folik asitten bahsediyoruz. B vitamini yönünden zengin olduğu için, cildin nem tutan bariyerlerini güçlendiriyor. İçeriğindeki zengin demir ile hücre yenileme, RNA ve DNA yapılandırma ve enzim üretimine destek oluyor. Cildin yağ oranını dengeliyor. Fazla yağlı ciltlerde yağ azaltırken, kuru ciltlerde nem tutulumu ile kuruma etkilerini azaltıyor. B vitamini ile cilt kızarıklığı sorununa da doğal bir şifa görevi görüyor.

KARPUZ
Ahhhh, senenin son karpuzunu da yedik. Neyse, bilim dünyası mevsimlik olayını da çözüme kavuşturuyor ve cilt ürünleri için doğal çözümler üretiyor. Karpuz, neredeyse lif yönünden en zengin meyve. Cildin esnekliğini geri kazandırma konusunda karpuz, tam bir lokman hekim. Ayrıca içerdiği Likopen ile de zengin bir antioksidan kaynağı. Yorgun ciltten toksinleri uzaklaştırarak, tenimize daha parlak, canlı ve neme doymuş bir görünüm kazandırıyor. Karpuz aynı zamanda zengin bir A vitamini kaynağı ve UV ışınlarına karşı koruyucu bir görevi de severek üstleniyor.

ŞERBETÇİ OTU

Harika bir cilt ürünü. Osmanlı’dan günümüze şifalı bitkiler sınıfında her daim kullanılan bir bitki Şerbetçi otu. Çok yüksek antioksidan etkisi vardır, antienflamatuar (iltihaplanmayı öleyici) özelliklidir, antibakterialdir, cilt lekeleri oluşumunu önler, fazla damarlanmalara mani olur, yaşlanma etkilerine karşı çok etkilidir, anti kanserojen, mantar önleyici ve virüslere karşı koruyucu özelliktedir. Özellikle sorunlu cilt tiplerinde ecza sektörü ve kozmetik sektörü bu şifalı bitkiden çokça faydalanır. Egzama, atopik dermatit, kızarıklık, cilt kuruluğu, deri enfeksiyonları, güneşin oluşturduğu hasarlar ve daha pek çok alanda onarıcı etki göstermekte. Bir yandan da ciltte yüksek oranda yatıştırıcı etkisi vardır.  İçeriğinde ise alfa ve beta asitler, protein, lipitler, pektin, aminoasit ve uçucu yağlar bulunuyor.
Bir dip not: doğal bir göğüs büyütücüdür. Pek çok farklı kaynaktan bu konuda da bilgi edinebilirsiniz. Konumuz cilt bakımı olduğundan burada anlatmayacağım, ama bu özelliği ile ilgili ilerleyen zamanlarda yeniden bir yazı hazırlayabilirim ;)

SABUN AĞACI MEYVESİ
Biliyorum, pek çoğunuz bu ismi benim gibi ilk kez duyuyorsunuz, ancak bu ağacı özellikle Ege ve Akdeniz bölgelerinde yaşayanlar çok çok iyi bilirler. Mis gibi kokusu sokaklar boyu yayılır bahar aylarında. Esas vatanı Güney Amerika. Gül ağacı ailesine ait olduğunu da belirtmeliyim, ki güzel kokusu zaten ailesine yakışır bir fert olduğunun da kanıtı. 
Aslında görsel ve aromatik özelliklerinin yanı sıra, çok da faydalı bir cilt dostu. Meyvelerinden elde edilen özütler, anti bakteriyal özellikte, cilt kuruluğunu önlüyor, hasarları onarıyor, topuk çatlaklarının tedavisinde yüz yıllardır kullanılıyor. Adından da anlaşılacağı üzere en önemli özelliği hijyenik etkisi. Cilt temizlemede ve gözenekleri açmada doğal bir iksir adeta. Pek çok sabun, şampuan ve deterjan bileşenlerinden birisi Sabun ağacı, ama doğal cilt bakım ürünlerinde de kullanılmaya başlandı. Özellikle cilt kremleri içeriklerinde ileriki yıllarda bu ağacın meyve özünü sıklıkla görmeye başlayacağız, şimdiden müjdeyi vereyim.

AVOKADO
Bir tropikal meyve olan Avakado, uzun yıllar boyunca özellikle anavatanı olan Orta ve Güney Amerika’da hem lezzeti ile, hem de şifası yönünden mutfaklarda ve kozmetikte kullanılıyor. Ülkemizde bilinirliği ve yaygın olarak tüketilmesi ise çok uzun bir zaman öncesine dayanmıyor. Fakat özellikle cilt ve saç bakımı söz konusu olduğunda hemen hemen tüm kürlerde adından sıklıkla bahsedilir oldu. Avakado, tıpkı yukarıda saydığım besin ve bitkiler gibi, yüksek oranda antioksidan deposu. Aynı zamanda E vitamini, C vitamini, mineral ve lif yönünden de zengin. Cildin doğal parlaklığına kavuşması, canlanması, kırışıklıkların azalması, en önemlisi de nemlenmesi için ihtiyaç duyduğu pek çok madde avokadoda mevcut. Saç bakımında da saçların canlı ve parlak görüntüsüne yeniden kavuşmasında, saç derisinin gözeneklerinin açılması ve saç köklerinin beslenmesinde neredeyse doğanın bize verdiği en faydalı meyve diyebilirim. Ben evdeki şampuanların içerisine doğal avokado yağı ilave etmeye başladığımdan beri, röfleli saçlarım ışıl ışıl parlamaya başladı. Eskisi gibi kuru ve cansız değiller. Aynı şekilde avokado yağı içeren cilt bakım setlerini kullanıyorum, özellikle de gece yüz kremlerinde avokado yağı varsa, cildin uyku sırasında günün tüm birikmiş toksinlerini ve yorgunluğu atmasını kolaylaştırıyor. Sabaha capcanlı ve ışıldayan bir çift yanak ile uyanmak uzun zamandır hasret kaldığım bir şeydi. Sizlere de şiddetle tavsiye ediyorum. Kullandığınız ürünler doğal avokado yağı içermiyorsa, onlar bitene kadar içlerine birkaç damla ilave ederek kullanabilir, sonrasında ise yukarıda da saydığım tüm bu zengin içeriklere sahip, doğal, hayvanlar üzerinde test edilmemiş bir ürün gurubu araştırarak kendinize bir iyilik yapabilirsiniz ;)

CİLDİMİZ DEĞERLİ. CİLDİMİZ KİMLİĞİMİZ. CİLDİMİZ BİZİZ!
SEVGİYLE KALIN…